İçeriğin tarihçesi ve içerik türleri ile ilgili olan bu yazı dizisinde insanlıktan bu yana içeriğin ortaya çıkış sebebi ve gelişimi hakkındaki bilgileri bulabilirsiniz. Tarihçeye girmeden önce ise ufak bir tanımla giriş yaparak içeriğin ne olduğundan bahsetmek yerinde olacaktır.
İçerik temel anlamda bir şeyin içinde yer alan ögelerin bütünü olmak üzere ifade edilen kavramdır. Ancak günümüzde içeriğin tanımını yaparken daha niteliksel öğelere yer vermek gerekir. Buradan hareketle içeriği, belli bir mesajı olan, kitlelere ya da kişilere haber verme, onları etkileme, eğlendirme gibi işlevleri bulunan veriler şeklinde ifade edebiliriz. Veriler diyerek çoğul ifade kullanmayı tercih etmemizin sebebi içeriğin birden çok türünün bulunuyor ve her birinin farklı bir amaca hizmet ediyor olmasıdır.
İçeriğin Tarihçesi İnsanlık Tarihi Kadar Eskiye Dayanır
İçeriğin tarihçesi insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Çünkü insanlar ilk çağlardan itibaren birbirleriyle iletişim kurma ihtiyacı hissetmişlerdir. Alfabe bulunana kadar ilk iletişim şeklinin mağara duvarlarına çizilen resimler olduğu anlaşılmıştır. İlk içerik şekli olarak değerlendirebileceğimiz mağara duvarlarındaki semboller, aslında insanın iletişim kurma çabasından ve bir şeyler ifade etme kaygısından doğmuştur.
Zamanla topluluklar, resimlerden ve sembollerden oluşan bu iletişim kanalını gittikçe geliştirmiştir. M.Ö 3500’de geldiğimizde Sümerler tarafından çivi yazısının bulunduğunda ilk yazılı alfabe kullanılmaya başlanmıştır. Mısırlıların hiyeroglif yazısı ve ardından gelen bir dizi yeni alfabeyle zamanla farklı diller doğmuş ve yazılı içerik türleri gitgide artmıştır. Yazının bulunması ile toplumsal hayat farklı bir boyut kazanmıştır.
Bir Teminat Aracı Olarak Yazılı İçerik
Yazılı içerikler eski zamanlarda ticaret yaparken sözleşmelerin kullanıldığına işaret eder. İçeriğin tarihçesi açısından yaptığımız incelemede ilk yazılı belgenin oluşturulmasından bugüne yazının uluslararası ve ulusal alanda ticari bir güvence aracı olduğunu görürüz. Günümüzde hala resmi işlerde sözleşmelerin kullanıldığını düşünürsek aslında yazı günümüzün ticari anlaşmalarının da mümkün hale gelmesini sağlayan en önemli içerik türlerinden bir tanesidir. Yazının bulunmasının ardından da yazılı içeriğin serüveni ve gelişimi teknoloji ile birlikte dönüşüm geçirmeye devam etmiştir.
İlk yazılı içerikler elle yazılmıştır. Ancak zamanla daha fazla kişiye ve kitleye ulaşma isteği yazılı içeriklerin çoğaltılmasını bir ihtiyaç haline getirmiştir. Böylece matbaanın icadı kaçınılmaz olmuştur. Matbaanın doğuşu ve taş baskıdan zamanla kâğıt baskıya geçilmesi gazete, dergi ve kitap gibi basılı yayınların ve içeriklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yazı teknolojilerinin gelişimi, insanlığın gittikçe kalabalıklaşan nüfusu, dünyanın farklı yerlerinde birçok farklı yazı dilinin gelişmesine ortam hazırlamıştır.
Türler Açısından İçeriğin Tarihçesi
Aslında içerik dediğimizde sadece yazılı değil, sesli, görsel, hem sesli hem görüntülü geleneksel ve dijital verileri ifade ederiz. Ancak yazının tarihçede oldukça fazla yer tutmasının sebebi insan hayatında çok eski zamanlardan beri çeşitli amaçlarla kullanılmış olmasıdır. Diğer iletişim araçlarına ve içeriklerin üretimine gelene kadar yazı teknolojisinin gelişimi bile taş tabletlerden kâğıda dönüşmek için çok büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Yazıdan sonra tarihi önemli ölçüde etkileyen içerik türlerinden bir diğeri ise fotoğraftır. Günümüzde cep telefonlarıyla kolayca çekilen fotoğrafın oldukça eskiye dayanan günlerce, aylarca hatta yıllarca emek verilen bir tarihi süreci bulunur.
Fotoğrafın tarihçesine baktığımızda görüntünün ilk kaydının Nipelce tarafından gerçekleştirildiğini öğreniriz. Bunu “Camera Obscura” aracılığıyla 1827’de gerçekleştirmiştir. İlk fotoğraf karesi ise karşı komşusunun evinin dış cephesidir. Tabi o zamanlar bu görüntüyü elde etmek saatler sürmüş ve ortaya karanlık, pek de net olmayan bir kare çıkmıştır.
Analog teknolojinin gelişimi ve filmli fotoğraf makinelerinin icadının ardından dijital teknolojilerin işin içine girmesiyle günümüzde artık cep telefonları ile çekilebilen mükemmel fotoğraflar var. Günümüzde çekilen fotoğrafların bir çoğu anı biriktirmenin ötesinde paylaşım yapmak, içinde bulunulan mekanı ve yaşam standartlarını diğer insanlara göstermek gibi bir amaç taşır. Fotoğrafın gittikçe daha ileri teknolojilerle mükemmel görüntü kareleri haline dönüştürülme isteği bize insanların kendini en güzel şekilde kaydetme ve yansıtma arzusunu gösterir.
Günümüzün Yükselen Yıldızı Sesli İçerik
Sesli içerik kavramı ses ilk kaydedildiğinde pek de kullanılan bir tabir değildir. Hatta ilk önceleri sesi kaydetmekten öte uzak mesafeye sesi iletme isteği ön plandadır. Telefonun patentini alarak sesi iletmeyi başaran kişi olarak tarihe geçen Graham Bell, o zamanlarda duyma engelli annesine yardım etmek istemiştir. Neticede insanların birbirlerinin sesini kilometrelerce öteden duymasını sağlayan teknolojilerin gelişimine ön ayak olmuştur. Ses kaydını ilk kez dinlenebilecek şekilde 1877 yılında gerçekleştiren kişi ise Thomas Edison’dur.
Edison’un bu icadı daha sonraki dönemde birebir iletişimin ötesine geçerek aynı anda birden çok kişinin çevrimiçi ya da çevrimdışı ortamlarda rahatlıkla dinleyebileceği içerikler oluşturmayı mümkün kılmıştır. Buradan hareketle günümüze uzanan süreçte sesli içerik yani Podcast kavramı doğmuştur. Podcast, yolda, dinlenirken, evde ya da dışarıda yürürken kolaylıkla tüketilebilen bir içerik türü olduğu için günümüzün vazgeçilmezleri arasındadır. Bilgiyi dinleyerek ve çok da fazla çaba sarf etmeden öğrenebilme kolaylığı günümüzde çoğu kişinin bu içerik türünü severek tercih etmesini sağlamıştır. 2003 yılında mp3 ses dosyalarının kullanılmaya başlanması müzik ya da ses dosyalarının indirilmesini gerektiriyordu. Oysaki Podcast teknolojisi sayesinde indirme yapmaya gerek olmaksızın çevrimiçi ortamda içerikler rahatlıkla dinlenebilir özelliktedir.
Çevrimiçi sesli içerik yani podcast yayıncılığı 2004’den bu yana kullanılmaya devam etmektedir. Bir Podcast oluşturmak için öncelikle bir ya da birden fazla kişinin konuşması kaydedilir, sonrasında Spotify gibi sosyal mecralar aracılığıyla internet ortamına aktarılır. Burada üyeliği bulunan herkes içeriklere kolaylıkla ulaşarak tercih ettiği türde içeriği dinleyebilir. Zaman kaybının önüne geçmesi, sadece bir cep telefonu ve kulaklık aracılığıyla kolayca dinlenebilmesi sesli içeriği günümüzün en popüler içerik türlerinden biri haline getirmiştir.
En Popüler Sosyal Medya İçerikleri: Video İçerikler
Günümüzün video içeriklerine gelmeden önce hareketli görüntü kaydının ve ilk görüntünün insanlar üzerindeki etkisinden bahsetmek gerekir. Kaydı yapılan ilk video içerikler hiçbir kurgu olmaksızın sadece insanların anlık hareketlerinin çekildiği görüntülerden ibarettir. Bazıları bir dakikayı bulmayan bazıları ise birkaç dakikadan oluşan bu içerik türleri ise insanların kalıcı olma isteğinden doğmuştur. İnsanın kalıcı olma isteği, kendinden sonraki nesillere kendini tanıtma arzusu, biraz da anı biriktirme isteği, videonun doğuşunu beraberinde getirmiştir. Ancak ilk hareketli görüntüler sessiz şekilde oluşturulmuştur. Ses ve hareketli görüntünün birleştirilmesi daha sonraki dönemlerde mümkün hale gelmiştir.
Tarihte insanlara izlettirilen ve kaydedildiği bilinen ilk hareketli görüntü “Trenin Gara Girişi” isimli 50 saniyelik bir videodur. Bu ilk hareketli görüntü kaydı günümüzde çok sıradandır ve insanlar için son derece sıkıcıdır. Ancak yıl 1895 olunca izlenen bu görüntü insanlar üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip olmuştur. Paris Grand Cafe’de gerçekleştirilen bu film gösterimi, şimdiye kadar hiç hareketli görüntüye şahit olmayan insanların üzerlerine gerçek bir tren geldiğini zannetmelerine yol açmıştır. Bulundukları yerden kaçmalarına sebep olmuştur.
Şöyle diyebiliriz o halde içerik en başta bir iletişim aracı olarak kullanılmış, sonrasında bir teminat aracı olarak tercih edilmiştir. Aslında tarihsel olarak yaşanan her gelişme içeriğin farklı bir ihtiyaç ve farklı bir amaç için kullanıldığını bize gösterir. İnsanın kalıcı olma ve çevresinden ziyade daha fazla kişiye ulaşma isteği nedeniyle önce fotoğraf, sonra ses kayıtları sonra hareketli görüntü oluşturulmuştur. Bütün bu sistemlerin zamanla dijitalleşmesi ve çevrimiçi olarak yayınlanması ise biraz daha zaman almıştır.
Çevrimiçi İçerik ve Bloglar
1960 yılında ABD’de başlayan ilk bilgisayar ağı kurma çalışmaları neticesinde ilk kez internet kullanımı 1985’te gerçekleşmiştir. Ülkemize gelmesi ise 1993’ü bulmuştur. 1990’lardan itibaren aslında internetin dünyada kullanılmaya başlamasından kısa bir süre sonra bloglar da insan hayatında yer almaya başlamıştır. 2000’lerle birlikte sosyal medya platformları gelişmeye başlamıştır. Günümüzde de sosyal medya kanallarını bireysel ve kurumsal kullanımları oldukça yaygındır.
Geçmişten Günümüze İçeriğin Tarihçesi Nasıl Gelişmiştir?
1.İnsan ilk olarak birbiriyle anlaşmak ve iletişim kurmak istemiştir. Bu nedenle mağara duvarlarına resim çizmeyi tercih etmiştir.
2.Resimin zamanla sembollerin ve yazının bulunasına yardım etmesiyle insanlar, işlerini yani ticareti güvence altına almıştır.
3.Yazı, ses kaydı ve video kayıtların her biri yani her türlü içerik aslında insanın kalıcı olma, kendinden sonraki nesillere kendinden bir şeyler bırakma isteğini yansıtır.
4.Görüntünün devreye girmesi ise insanın mükemmeliyetçi tarafını ortaya çıkarmıştır. İnsanın bu isteği özellikle çevrimiçi ortamlarda yayınlanacak görüntüsünü en pürüzsüz ve en güzel şekilde tasarlama çabasına dönüşmüştür. Bu da daha çekim aşamasından itibaren insanın en mükemmel kareyi yakalama çabasını açığa çıkarmıştır.
5.İnsanların içerikleri tercih etme sebepleri arasında ayrıca bir şeyler öğrenme, hoş vakit geçirme gibi amaçları yer alır.
Şu anda insanlarca tüketilen bütün içerikler, çevrimiçi veya çevrimdışı olarak kolaylıkla ulaşılabilir haldedir. Bütün bu içeriklerin günümüzdeki konuma ulaşmasında ise yapılan bir dizi deney ve bilimsel çalışma, birçok bilim insanın emeği söz konusudur.